ŞİRKETİN ORTAKLARINA OLAN BORÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Anıl Sürmeli

Mali Müşavir I MAAT

Önceki yazımızda, Ortakların Şirkete olan Borçları’nın durumunu değerlendirmiştik. Bu durumun, örtülü kar dağıtımı olarak kabul edilebileceğini, beraberinde getirdiği yükümlülükleri ve idarenin bu duruma bakış açısını izah etmeye çalışmıştık. Bu yazımızda ise, Şirketin Ortaklarına olan Borçlarını ele almaya çalışalım.

Şirketler; faaliyetleri esnasında finansman ihtiyacı duyabilirler. Bu finansman ihtiyaçlarını; iç kaynaklardan veya dış kaynaklardan sağlayabilmektedirler. İç kaynaklar tarafından sağlanan finansman yöntemi; ortaklar tarafından taahhüt edilen sermaye artırımı yoluyla ihtiyacın karşılanmasıdır. Sermaye artırımı sonucu, ortağın şirkete taahhüt ettiği ve ödediği sermaye, şirketin ortağına borçlanmasına yol açmayıp, şirketin öz sermayesini kuvvetlendirici bir nitelik taşımaktadır.

Dış kaynaklarca sağlanan finansman ise; şirketin öz sermayesine bir katkı sağlamayıp, kısa veya uzun vadeli borçlarını arttırıcı bir işlem niteliğindedir. Ortakların, şirketlerine sağladığı finansman da dış kaynak olarak değerlendirilir ve şirketin borcu olarak kaydedilir. (331/431 hesaplarda Ortaklara Borçlar olarak kaydedilir.)

Şirketler genelde, aşağıdaki işlemler nedeniyle ortaklarına borçlanmaktadırlar;

  • Şirket adına mal/hizmet alımlarının veya gider harcamalarının ortak tarafından yapılması
  • Şirket ortağının şirkete doğrudan para aktarması (finansman sağlaması)

Bu durumların varlığı neticesinde bazı firmalarda, şirketlerin ortaklarına olan borçlarının, oldukça yüksek seviyelere ulaşabildiğini görmekteyiz. Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta; ortaklara olan borç tutarının, şirketin öz sermayesinin 3 katına ulaşıp ulaşmadığıdır. Öz sermayenin 3 katını aşan “ortaklara borçlar” tutarı, kanun uygulamaları bakımından Örtülü Sermaye olarak değerlendirilmektedir. Yani; ortağın şirketine sağladığı parasal desteğin, artık bir finansman sağlamadan öte, bir nevi örtülü sermaye artırımı olduğu yönündedir.

Örtülü Sermaye olarak kabul edilen borçlara ilişkin; faiz giderleri, kur farkı giderleri, vade farkı giderleri gibi borca ilişkin tüm giderler ve maliyetler, kurum kazancının tespitinde gider olarak kabul edilmemekte olup ortaklara dağıtılan temettü olarak kabul edilmektedir.

Şirketlerde Öz Sermaye = Aktif (Mevcutlar + Alacaklar) – Borçlar şeklinde basitçe tanımlanabilir. Finansal analizlerde, Öz Sermayenin kuvvetli olması önemlidir. Özellikle bankalar tarafından yapılan kredi ve limit analizlerinde, Öz Sermayenin negatif olmaması gerekmektedir. Şirketin ortaklarına olan borçlarının sermayeye ilave edilerek, öz sermayenin güçlendirilmesi, bankalar açısından istenen bir harekettir.

Değerlendirme

Dolayısıyla, şirketin ortaklarına olan borçları hakkında şu çıkarımlarda bulunabiliriz;

  • Belli sınırlarda, ortakların şirkete finansman sağlaması, borç vermesi kabul edilebilir.
  • Bu finansman yönteminin, sürekli ve kalıcı olarak kullanılması, şirketin öz sermayesini zayıflatacaktır. Özellikle finansal analizler açısından önemlidir.
  • Ortaklara olan sürekli ve kalıcı Borçları, sermayeye ilave etmek suretiyle Öz Sermaye güçlendirilebilir.
  • Ortaklara olan borçların, öz sermayenin 3 katını aşmamasına dikkat etmek gerekir. Aksi halde Örtülü Sermaye olarak nitelendirilir.

Kurumlar Vergisi Kanununun 12. maddesinin 1. fıkrası Örtülü Sermayeyi şu şekilde tanımlamaktadır;

“Kurumların, ortaklarından veya ortakla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ederek işletmede kullandıkları borçların, hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmı, ilgili hesap dönemi için örtülü sermaye sayılır.” Yukarıda kırmızı olarak belirttiğim “ilişkili kişi” kavramını bir sonraki yazımızda Transfer Fiyatlandırması konusu ile birlikte açıklayalım.